Published on Aralık 13th, 2024
0Devrimci mücadelenin değerli militanı Ahmet Akif Mücek’i kaybettik! | Mustafa Kumanova
Mücadele ve üretimle geçen bir ömür!
“Nasıl da kararıyor bulut
yağmurun tonları da koyulaşmakta
çok azı yağıyor.
O zaman bulut ölüyü daha aydınlık bölgelere taşıyor.”*
Öyle zamanlardı, bir anlığına da olsa umarsız ve duyarsız bir halkın üzerine binlerce devrimci umut yağmıştı. Onlar isimsiz umutlardı. Onlar, insan yutan altın bir şehrin kuytusunda zorbalık ve sömürü çukurundan çıkan kardeşliğin, paylaşımın ve eşitliğin umutlarıydı. Artık o umutlar yok. Özgürlüğe ve eşitliğe duyulan özlemin bir an önce kavuşulması gereken bir aşka evirildiği ve bu uğurda ölümü göze almanın ve bu uğurda ölmenin bile anlamını yitirip basite dönüştüğü günler artık yok. Artık devrimciler yok. Artık Ahmet Akif yok. Artık o yağmurlar yağmıyor. Sadece gözyaşı var.
Elveda güzel dostum!
Ahmet Akif Mücek, 1960 Elazığ doğumluydu. 1978 yılında İstanbul Yüksekrď Teknik Öğretmen Okulu’na kayıt yaptırdı. Dev- Genç’te başlayan ve Devrimci Yol çizgisinde sürdürdüğü siyasi mücadelesi12 Eylül hapishanelerinden başlayıp F Tipi dahil olmak üzere yargılamalar, firar, ve sürgün yılları ile sürdü ve yaşamı İsveç’te son buldu.
Onu anlatırken Sefaköy’deki anti-faşist mücadeleyi de anlatmak gerekiyor. Onun Sefaköy/Küçükçekmece’deki mücadelesi “Avcılar Ali” olarak belleklerimizde hala canlılığını koruyor. Avcılar Ali sokakların efendisi ve faşistlerin korkulu rüyasıydı.Türkiye başta olmak üzere dünyanın bir çok yerinde eksik ve hatalarına rağmen bir Devrimci Yol hikayesi yazıldı. Bu hikayede Devrimci Yol’u, Devrimci Yol yapan tüm militanlar gibi Sefaköy militanlarının da önemli bir yeri vardı. Sefaköy’ün genç militanları kendilerini sadece Sefaköy’le sınırlı tutmadılar. İstanbul’un bir çok semtinde de hem örgütçü, hem de eylemci olarak sıra neferiydiler. Devrimci Yol’un İstanbul’da gelişmesinde büyük payları oldu. Bu noktada Ahmet’in büyük emekleri yadsınamaz. Onun parolası “gireceğiz çıkacağızdı”. Avcılar Ali hep öndeydi. Bu semtlerde faşist yuvaların dağıtılmasında teretdsüzce yerini aldı. Mahalleler, fabrikalar ve okullarda bir bütünlük içerisinde çalışmanın oturtulup gelişmesine katkı sundu.
Faşist harekete karşı iradi bir direnişle Sancak Tül Fabrikası ve Murat Bayrak üzerinden örgütlenen saldırıları arkadaşlarıyla beraber boşa çıkardı.Bundan kaynaklanan hareketin bölgede prestij kazanmasının ve kitleselleşmesinin yolunu açtılar. Faşizme karşı Mazhar Serbest ile direnişçilerin ortaya çıkmasında payları oldu.
12 Eylül cuntasında yakalandı. İstanbul’un çeşitli cezaevlerinde hapis yattı. İstanbul Davası’ndan müebbet cezası aldı. Zorunluluktan dolayı İsviçre’ye çıkmak zorunda kaldı. Uzun bir süre kaldığı, 1990’lı yıllarda, İsviçre’den kendi deyimiyle “devrimcilik yapamak, mücadeleyi örgütlemek için” Türkiye’ye kaçak olarak giriş yaptı. Bir gurup arkadaşlarıyla devrimci çalışmalarını yaparken, Seçim sath-ı maili ve Kürt Sorunu’nda “Demokratik Çözüm’den Ne Analaşılmalıdır? Yasal Parti Tartışmaları Tercih mi, Gereklilik mi?” gibi broşürlerle Türkiye’nin bir çok kentinden çalışmaya ilgi duyan insanlarla buluşup bir guruba dönüştüler.Tartışma süreci denilen tiyatronun (daha sonra tartışma süreci tamamlanmadan bitirildi.) yarattığı kaos, belirsizlik ve kafa karışıklığı bu çalışmaya ilgiyi artırdı. Çalışma olgunlaşırken Ahmet Akif’in önemli katkılarıyla bir ileri sahfaya doğru yol alındı. Bunun üzerine daha geniş kitlelere hitab etmek için Devrimci Gençlik ve Özgürlük gibi yayınlarla Özgürlük Yayınevi oluştu. Bu yayınlarla çeşitli tartışmalar ve fikri üretimler yapılırken dönemin özellikleri, kendilerine “devrimci” diyenlerin hedef göstermeleri devlet tarafından da çalışmanın dikkat çekmesine yol açtı. Bu arada Hasan Hoca(Ahmet Akif) arkadaşlarıyla birlikte ülkenin bir çok kentini arşınlamaya başladı. İstanbul dışında arkadaşı Selim’le bir buluşmaya gidecekken, akşam son dakkikada bir işi çıkmasından kaynaklı o gün İstanbul’da kalmak zorunda kaldı. O gece, 1995’te Mehmet Ağar’ların “1000 operasyon” saldırılarından paylarına düşeni Ahmet ve arkadaşları da aldılar.Yoğun bir gözaltı ve işkence ve de televizyonlarda haberlerde abartılı bir ‘”Devrimci Yol” operasyonu görüntüleri hareketin devrimci yanını törpülemeye aynı zamanda da Devrimci Yol’un politik etkisini kırmaya yönelikti. Dava bitince yargılanan arkadaşlarımıza verilen huksuz ve ağır cezalar bunun göstergesi oldu. Ahmet’te 11 yıllık tutsaklık koşullarından sonra tahliye olmuştu. Ancak müebbet ceza alınca -sağlık durumu ve siyasal koşulları da göz önüne alındığında- yurtdışına İsveç’e çıkmak zorunda kaldı. Akif politik düzeyde üretkenliğini hiç bir zaman terketmedi.Hapisten çıkınca arakadaşlarıyla birlikte Rengahenk Kültür Merkezi’ni oluşturup kültürel sanatsal çalışmalarla toplumun farklı kesimlerine ulaşmayı hedeflemişti. Egemenler onun böylesi bir çalışma yapmasını müebbet cezayla engellediler.
Akif bir çok broşür, yazı ve çeviri üretimleri yaparken aynı zamanda geleceğe taşınması açısından önemli eserleri arkasında bıraktı.
*12 Eylül Askeri Darbesi’nin Ekonomi Politiği
*Cevahair’den Bize Kalan
*Ortadoğu’nun Globaleşmesi
Asimetrik Savaşı ve Provakasyon Süreci
*Türkiye’de Askeri Darbeler
*Türkiye’nin Tarihi ve Ekonomik Politik Yapısı
*Sri Lanka’da Barış Süreci Nasıl Gelişti, Neden Yürütülemedi?
*Mahir Çayan Teorik Yazılar
Ama tüm bunlara rağmen Ahmet Akif Mücek arkadaşımız ne bir “lider ne de bir “önderdi”. Tüm bunları reddeden ve tekçi anlayışlara karşı olan biriydi. O kollekktif çalışmanın sıra neferiydi. Bu çizgiye bağlıydı.
(Çeviren: Ahmet Cemal)
INGEBORG BACHMANN
Mustafa Kumanova – 13.12.2024