Makaleler

Published on Ocak 6th, 2025

0

Suriye’de Arap Alevilerinin çaresizliğinden çıkarılacak dersler | Turgut Öker


Yaşam hakkını, inanç özgürlüğünü ve kimliklerini korumak isteyen Aleviler için küresel bir birlik ve dayanışma hareketi, artık bir seçenek değil, bir zorunluluktur…

Suriye’de Arap Alevilerinin maruz kaldığı katliamlar, Alevi toplumunun dünya genelinde karşı karşıya olduğu savunmasızlığı bir kez daha gözler önüne serdi. Bu trajedi, yalnızca bölgesel bir sorun değil, aynı zamanda Alevi toplumunun örgütsüzlüğünün ağır bedelini temsil etmektedir. Suriye’deki katliamlar, Alevilerin sadece ritüellerle kendilerini koruyamayacaklarını, örgütlenme ve dayanışmanın hayati bir ihtiyaç olduğunu gösteren acı bir örnek olmuştur. Benzer şekilde, Türkiye’nin Kocgiri, Dersim Malatya, Maraş, Çorum ve Sivas gibi kentlerinde yaşanan Alevi katliamları, geçmişte yaşananların bugünkü olaylarla ne kadar benzeştiğini ortaya koymaktadır. Bu tarihi süreç, Alevi toplumunun güçlü bir birlikteliğe, global çapta bir örgütlenmeye olan ihtiyacını bir kez daha hatırlatmaktadır.

Suriye’deki Arap Aleviler, dinci ve ırkçı grupların hedefi haline gelmiştir. Örgütlenme ve dayanışmadan yoksun olan bu topluluk, kendilerini koruyabilecek mekanizmalara sahip olmadıkları için büyük bir kıyımla karşı karşıya kalmışlardır. Aynı coğrafyada Kürtler ve Dürziler, örgütlenerek saldırılara karşı direnmişken, Arap Alevilerin örgütsüzlüğü, büyük bir kayıp ve sessizlikle sonuçlanmıştır. Bu durum, Alevi toplumunun sadece kendi içinde değil, küresel ölçekte de güçlü bir dayanışma ve birlik oluşturmasının gerekliliğini bir kez daha gözler önüne sermektedir.

HTŞ’nin yönetime gelmesinden itibaren, ilk saldırılarını en savunmasız Arap Alevilerine yöneltmesi, bölgedeki topluluğun savunmasızlığını açığa çıkarmıştır. Köyler basılarak, kamusal alanda öne çıkan Arap Alevilere yönelik saldırılar ve katliamlar gerçekleştirilmiştir. Suriye’deki bu acı olaylar, Alevi toplumunun savunmasız kalmaması için örgütlenme ve küresel düzeyde bir dayanışma ihtiyacının ne kadar kritik olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir.

Türkiye’deki Alevi katliamları, toplumun savunmasızlığını tarih boyunca gözler önüne sermiştir. Malatya, Maraş, Çorum ve Sivas’ta yaşananlar, Alevilere yönelik gerici ve faşist saldırıların en acımasız örnekleridir. Ancak bu süreçlerde devrimcilerin ve dayanışma içinde olan grupların direnişi, daha büyük trajedilerin önlenmesinde önemli bir rol oynamıştır. Bu tarihsel deneyimler, örgütlü bir mücadelenin yaşam hakkını koruma konusunda ne denli belirleyici olduğunu göstermektedir.

Bu acı deneyimler, Alevilerin artık sadece ulusal düzeyde değil, küresel ölçekte bir birlik oluşturması gerektiğini açıkça göstermektedir. Dünya Aleviler Meclisi, bu ihtiyaca cevap verebilecek bir yapı olarak öne çıkmaktadır. Bu platform, farklı coğrafyalardaki Alevi topluluklarını bir araya getirerek, onların hak ve özgürlüklerini savunacak, kültürlerini tanıtacak ve kriz anlarında dayanışmayı güçlendirecek bir mekanizma sunabilir. Aynı zamanda Aleviliğin, insan hakları temelli bir yaşam felsefesi olarak tanıtılmasına olanak sağlar.

Dünya Aleviler Meclisi, yalnızca inançsal bir yapının ötesinde, Aleviliğin barış, eşitlik ve adalet mücadelesiyle özdeşleşen bir yaşam tarzı olduğunu dünyaya anlatabilir. Bu, Alevi toplumunun sadece inançla değil; aynı zamanda evrensel değerler olan barış, eşitlik ve adaletle de bağdaştığını göstermesi açısından büyük önem taşır.

Geçmişte yaşanan katliamlar, örgütsüzlüğün nasıl büyük bir savunmasızlık yarattığını ve dayanışmanın hayat kurtardığını açıkça ortaya koymuştur. Alevi toplumu, bu tarihsel gerçekleri göz önünde bulundurarak, küresel bir birlik ve savunma mekanizması geliştirmelidir. Dünya çapında güçlü bir örgütlenme, yalnızca Alevileri korumakla kalmayacak, aynı zamanda onların insan hakları, inanç özgürlüğü ve kültürel değerlerini daha etkili bir şekilde savunmalarını sağlayacaktır.

Suriye’deki ve Türkiye’deki katliamlar, Alevi toplumuna ağır dersler bırakması gerekmektedir. Artık bu acıların tekrarlanmaması için, Dünya çapında daha geniş bir örgütlenme ve dayanışma zorunludur. Dünya Aleviler Meclisi gibi bir yapı, Alevilerin hem geçmişin travmalarını aşmalarına hem de gelecekte daha güvenli ve güçlü bir toplum oluşturmalarına olanak tanıyabilir.

Yaşam hakkını, inanç özgürlüğünü ve kimliklerini korumak isteyen Aleviler için küresel bir birlik ve dayanışma hareketi, artık bir seçenek değil, bir zorunluluktur. Bu adım, geçmişin acılarını unutmadan, geleceğe umutla bakmanın en güçlü yolu olacaktır.


Turgut Öker (AABK Kurucu Onursal Başkanı) – 06.01.2025

Tags:


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑